Dekanımız Prof. Dr. Remzi Kaya tarafından 4 Aralık 2014 tarihinde AKÜ Eğitim Fakültesi Abdullah Kaptan konferans salonunda “Kuran’da İnsan İlişkileri” konulu bir konferans verildi.

AKÜ İlim ve Medeniyet Topluluğu ve İlim Yayma Cemiyeti Afyonkarahisar Şubesi ev sahipliğinde düzenlenen konferans, İslami İlimler Fakültesi öğrencileri Oğuzhan Yılmaz ve Abdürrahim Trabzon tarafından yapılan Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra söz alan İlim ve Medeniyet Topluluğu Başkanı Ekrem Kemaloğlu, “İlim ve Medeniyet topluluğu olarak iki ulvi kavram olan “ilim ve medeniyet”in idrakinde ve bilincinde üstlendiğimiz bu sorumluğun ne kadar yüce ve ağır olduğunun bilincindeyiz. Bizler şunu da biliyoruz ki biz hiçbir şey için yeniden ve sıfırdan başlamıyoruz. Bizler kökü mazide olan bin 400 yıllık İslam ilim ve medeniyeti ve bunun da ötesinde insanlık ve peygamberlik tarihi geleneğinin birer varisleriyiz” dedi.

Prof. Dr. Remzi Kaya, Allah’ın biri kainat, ikincisi okunan Kuran’ı Kerim’i olmak üzere iki kitabı olduğunu söyledi. Kuran’ın ilk ayetinde “Rabbin adıyla oku” dendiğini kaydeden Kaya, “İlk ayeti celilede ‘Rabbin adıyla oku’ der. Hz. Peygamler ümmi bir insandı. Ümmi demek hiç eğitim öğretim görmemiş, bir hocanın önüne oturmamış, bir okulda okumamış, yazmasını okumasını bilmeyen bir insandır. Bu ayet üzerine Peygamberimiz ‘ben okuma bilmem’ diyerek cevap vermiştir” diye konuştu.

Kaya, şöyle devam etti: “Olay 3 defa tekrar eder. Bu ayeti celilede yer alan Arapça bilenlerin bilebileceği B harfi Allah’ın adıyla oku demenin yanında asıl üzerinde durulması gereken Allah’ı düşün, Allah’ı bul, Allah’ın kainat kitabını incele anlamı taşımaktadır. O mübarek insana müşrikler ‘Muhammed rabbine aşık oldu da Hira dağında mağarada duruyor’ diyeceklerdir. Niye duruyor orada? Allah’ı, kainatı, kendisini ve acaba bizi yoktan var eden kimdi diye düşünüyor. Ayette, ‘sizi yoktan var eden Allah’ın adıyla oku. O sizi bir kan pıhtısından, bir spermden yarattı’ denmektedir. Ayette H. Peygamber’e Rabbini düşün, kainatı düşün, kendini düşün, her şeyi düşün’ denmektedir ki buradaki asıl mana budur. Ayette Yüce Allah buyuruyor ki ‘biz sana gökyüzünde, karalarda, ufuklarda Allah’ın ayetlerini göstereceğiz. Kendi nefsinde Allah’ın ayetlerini göstereceğiz’ denmektedir. Yine ayette anne rahminde geçen 7 evreyi bize Allah’ımız anlatmaktadır. ‘Biz anne insana anne rahminde ruhumuzdan üfledik’ denmektedir. İnsan kendini düşündüğü zaman, kainat kitabını düşünüyor, hidrojen ve oksijenden oluşan suyu düşünüyor, havayı ve elementleri düşünüyor. İşte bu da kainat kitabını oluşturuyor. Kainat kitabı gözden kalbe intikal eder. Allah’ın kelamı olan Kuran’ı Kerim göz, kulak ve kalbe intikal eder. Göz, kulak ve kalp üçü bir olursa işte o zaman o Müslüman elinden, ayağından, gözünden, kulağından nur saçar. Yoksa göz kainata bakar, Allah’ı bulamazsa, Kuran’ı okur Allah’ı tanıyamazsa ve kalbin hiç haberi yoksa o Kuran ve kainat kitabı o insana bir fayda vermez.”

Zulüm ve haksızlık Allah’ın dininde yoktur

Kaya, dünyaya bir rivayete göre 124 bin diğer rivayete göre ise 324 bin peygamber gönderildiğini belirterek, bütün peygamberlerin gönderiliş amacının insanların sadece Allah’a kul olması olduğunu kaydetti.

Kaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah’ın Ahmed bin Hanbel’in müstedinde bir rivayete göre 124 bin diğer rivayete göre ise 324 bin peygamberi gönderdiğinden bahsediyor. 324 bin peygamber gönderildikten sonra son nebi Hz. Muhammed’i niye göndermiştir diye bir soru aklımıza gelir. Nahl suresi 36. Ayette bütün peygamberlerin gönderiliş sebebini Yüce Rabbimiz ‘Ben azimüşşan bütün peygamberleri Allah’a kul olsun ve tâğuttan sakınsınlar diye gönderdim’ buyuruyor. Bu bütün peygamberlerin gönderiliş hikmetidir” ifadelerini kullandı. Tağut, Kuran’ı Kerim’de 8 yerde geçer.  Bu 8 ayetin anlamına bakarsak Allah’ın dışında kendisine kulluk yapılan her şey tağut kapsamına girer. Diğer bir ifade ile insanın ahrette Allah’a ve peygambere değil de cehenneme götürecek her şey dünyada tağut demektir. Peygamberler ise Allah’a götürür ve Kuran ile birlikte Müslümanlarla beraber haşrolmaya götürür. Nahl suresi 36. ayeti celilesini yine Nahl suresi 96. ayeti celilesi nasıl tefsir eder diye bakarsak ‘Allah adaleti emreder. Kendisini görüyor gibi yaşamanızı emreder. En yakından başlamak kaydı şartı ile bütün yaratılanlara bütün insanlara hizmet ve yardım etmenizi emreder’ denilmektedir. Bu ayeti celile geldiği zaman sevgili peygamberimiz ‘komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir’ buyurmuştur.”

Komşusu açken tok yatanının Müslüman olamayacağı hadisini söylediğinde Hz. Peygamberin etrafının müşriklerle dolu olduğunu anlatan Kaya, “Allah’ın Resulü’nün etrafı müşriklerle doluydu. O mübarek insan onlara öyle yaklaşıyor ki hepsi bir bir Müslüman oluyor. Allah aynı ayetin devamında ‘Allah emirlerine karşı çıkmayı, nikâhsız ilişki içine girmeyi yani fuhuşu ve zulmetmeyi yasaklar’ buyurmuştur. Bunları ancak şeytan ister. İslam’ın dışındaki bütün izinler bu 3 temel esas üzerine kurulmuştur ki bunlar inkar, fuhuş ve zulümdür. Allah’ın sisteminde adalet ve Allah’ı görüyor gibi yaşama vardır. Bütün insanlara ve yaratılanlara yardım etme vardır. Zulüm ve haksızlık asla Allah’ın dininde yoktur” ifadelerini kullandı.

Günahlar kalp gözünün görmesini engeller

Prof. Dr. Kaya, insan ilişkilerinin başında öncelikle Müslüman’ın Allah ile olan ilişkisinin geldiğine dikkat çekerek, “Hepimiz Allah’ı seviyoruz. Altın madeni toprağın altındadır. O madenin içinde toprak, demir ve bakır vardır. Ateşte yandıktan sonra o maden altını, bakırı, demiri bir tarafa ayrılır ve saf altın haline gelir. Hepimiz Allah’ı seviyoruz ancak günahlarımız demirdir, bakırdır ve topraktır. Allah sevgisinin önünde bu günahlarımız birer engeldir” diye konuştu. Konferansa AKÜ öğretim elemanları ve öğrenciler ile Afyonkarahisarlılar katıldı.

 

04 Aralık 2014, Perşembe 1662 kez görüntülendi